DoqMam KusuRDu ya$aMam HaTa BeN iSyaN eDeRim BöLe HayaTa xD - Haberler

Ana Sayfa
Ve Arkadaşlarım..!
Top liste
Haberler
Buraya Girmek Yasaktır
Galeri



 
Mutlaka Okuyun..!
Ejder Kapanı: Kapana Kısılan Sadece Ejder Değil
Hüseyin Keske tarih 02.07.2010, 07:53 (UTC)
 İzlediğim filmin işlediği konu ne kadar kanlı, rahatsız edici veya moral bozucu olursa olsun şayet “iyi” işlenirse sinemadan hep ekşi ve acı veren mutlulukla ayrılırım. Hastalıklı bir yapıymış gibi gelebilir size ama nedeni basittir: İyi bir sinema filmi izlediğim için mutlu olurken, o konuyu çok iyi işlemesinden ötürü acı hissederim. Ekşiliği ise bu ikisinin bireşiminden kaynaklanır.
Halen öninceleme, bu hafta vizyona girenler gibi kısımlarımızı incelememe gafletine düşmüş ve fragmanı izlememe dalaletini gösterdiyseniz, Ejder Kapanı’nın konusu kısaca şöyle: Komando olarak askerlik görevini yapmakta olan Ensar (Nejat İşler) askerliğini bitirip evine döndüğünde ailesinden kötü haberi alır. Küçük kız kardeşi, eski bir hükümlü ve aynı zamanda bir akıl hastası olan pedofil tarafından tecavüze uğradıktan sonra intihar etmiştir. Ensar bunun intikamını almak isterken yolu cinayet masası başkomiseri Akrep Celal (Kenan İmirzalıoğlu) ile kesişir. Akrep Celal, Ensar’ın intikam almak istediğini bildiğinden nefesini ensesinde hissettirmeye ve onu engellemeye kararlıdır. Diğer yandan başkomiser Abbas (Uğur Yücel) emekliliğine kalan son bir ayını masa başında geçirmek ve mümkün mertebe pavyon şarkıcısı sevgilisi Cavidan (Ceyda Düvenci) ile beraber olmak istemektedir. Afla salıverilmiş pedofiller bir seri katil tarafından korkunç şekillerde katledilirken; başkomiser Abbas, Akrep Celal ve stajyer Ezo (Berrak Tüzünataç) katili durdurabilmek için canlarını ortaya koymaktan çekinmeyeceklerdir!Zurna çalmaya başlıyor
İki satırlık basın bülteni açıklamasının ötesinde fragmandan, fotoğraflardan ve diğer bilgilerden yararlanarak film öncesi benim bildiklerim bunlardan ibaretti. Hal böyle olunca beklentim elbette artmıştı. Bu beklentinin bir diğer nedeni, seri katiller üzerine uzun zamandır çalıştığım iki tane projemin (birisi senaryo diğeri roman) olması. Bu sebeplerden ötürü Ejder Kapanı’nın akıbeti benim açımdan büyük önem arz ediyor.
Türkiye’de bu işi kotarabilmenin güçlüklerinden sanırım bahsetmeme gerek yok. İşte bu sebeplerden ötürü senelerdir bu konuda önümüze konulmuş iyi bir örnek yoktu. Uğur Yücel, Ahmet Ümit (polisiye roman yazarı) ile birlikte 2001 yılında devlet televizyonunda gösterilen bir televizyon dizisi olan Karanlıkta Koşanlar’ı çekmişti. Sayesinde Ahmet Ümit ve Uğur Yücel’i daha yakinen tanıma şansına eriştiğimiz bu dizi, zamanının oldukça ötesinde bir iş sergilemiş (bir diğer zamanının ötesindeki dizi için “Sır Dosyası - 1999″) ve bu türü sevenler açısından ilginç bir deneyim sunmuştu. Tüm bu bilgileri bir araya getirdiğimizde gün ışığına çıkan şey büyük bir beklentiydi. Sinemada, bir film gösterime girmeden evvel seyircide beklenti oluşturabilmek, onun ilgisini cezp edebilmek oldukça önemlidir fakat bunun bazı handikapları da vardır. En önemlisi, beklenti arttığından seyirci hiçbir şeyden memnun olmayabilir, türe yabancılık çektiği anda bile filmi reddedebilir.
Bu ufak eki de yaptıktan sonra aynı minvalde devam edelim. Film çekilmeye başladığından bu yana oldukça ses getirmişti. Bunun birkaç ayağı vardı. En önde geleni erkek egemen oyuncu kadrosunda son zamanlarda gözde olan iki buçuktan üç buçuk aktörün yer almasıydı. Ülkemiz şartlarında Kenan İmirzalıoğlu ve Nejat İşler hem sinemada hem de televizyonun sihirli ekranlarında en çok görülmek istenen aktörlerin başında geliyor. Bunların yanına yine gençlerin hayranı olduğu Ozan Güven montesi ile iki buçuk tamamlanmıştı. En nihayetinde yönetmen koltuğuna oturup, diğer yandan filmin ağır ağabeyi rolünde yer alacağı en başından belli olan Uğur Yücel gibi garip bir şöhrete sahip (filmografisi sanıldığı kadar kalabalık olmasa da, bam teline vuran rollerin ve filmlerin sahibi olması hasebiyle) bir ismin yer almasıyla birlikte serüven başlamıştı. Diğer ses getiren şey ise teaser ve fragmanla ortaya çıkan ve basılı/görsel her türlü yayında oldukça uzun süre yer bulan sevişme sahnesiydi. Ayrıca kovalamaca sahneleri için Fransa’dan özel bir ekibin getirilmiş olması alevi harlamaya devam etmişti.Davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş
Bu kadar övgü dolu sözlerden sonra makaranın dönmeye başlaması gerekiyor zannımca ve sanırım dönecek de. Film makarası dönmeye başlamasıyla yenilikçi sayılabilecek bir şekilde film başlıyor ve… İşte o noktada ucuz bir B sınıfı film havasındaki aksiyon/çatışma sahnesi gözler önüne seriliyor. Bombaların havai fişek misali patladığı bu uzun tutulmuş neye hizmet ettiği filmin sonuna kadar sorgulanacak olan sahneler bittiğinde açıkçası insan “Hayır, olamaz” demekten kendini alamıyor. Neyse ki film çabuk toparlanıyor ve karakterleri tanıma olayına girişiyor. Oldukça etkileyici bir sorgulama sahnesi var. Kenan İmirzalıoğlu’nun oyunculuğunu genel mânâda etkileyici bulmuyor olsam bile bu sahnede parladığını söylemek gerekiyor. Zaten film boyu en parlak oyunculuk bir bu sahnede ve -ilginçtir- bir de sevişme sahnesinde mevcut. Buradan sonra tempo sorunları olsa bile genel itibariyle derli toplu gidermiş gibi yaparken tekrar yalpalıyor. Filmin sonuna kadar da bu şekilde devam ediyor. Kâh iyi giderken, kâh kötüleşiyor. Yeri geliyor komik durumlara düşüyor.
Buna yol açan ve film bitene kadar yakanızı bırakmayacak olan “sarkan” kısımlar bir azalıp, bir çoğalırken doğal olarak filmin içine girme kabiliyeti sınırlandırılmış oluyor. Sarkan derken bunu biraz açmam gerek sanırım. Filmde ne amaca hizmet ettiği bilinmeyen çok fazla bölüm var. Karakterin yapısına uymayan, orada olmasına anlam verilemeyen bu sahneler muhtemelen kafa karıştırmak, ilgiyi başka yönlere de çekebilmeyi başarmak için yerleştirilmiş. Lakin amaca hizmet etmiyorlar!
Hemen bu noktada senaryoya değinmek gerekiyor. Polisiye, cinayet ve gerilim triosundan oluşan sacayakları çok katmanlı bir düzlemde yerleştirilmek istenilmiş. Bu nasıl ki okunduğunda anlamsız ve karışık geliyorsa filmde de aynı şekilde. Filmi henüz izlemediğim zamanlarda bile filmin bilinmezinin senaristi (Kubilay Tat) olduğunu çeşitli ortamlarda dile getirmiştim. Maalesef görülüyor ki endişelerimde haksız sayılmazmışım. Ülkemizde pek örneği olmayan bir türün en önde gelen isimlerinden sayılan Ahmet Ümit kitaplarında da olan bu sorun, anlaşılan dimağımıza yapışmış. Umarım bu kekremsiliğe yol açan sorunu en kısa zamanda çözebilir ve ağzımızı tatlandırırız.
Yönetim açısından da durum çok farklı değil. İçgüveysinden hallice olan bu birleşim oyunculuklardaki “nispeten” iyi olma durumuyla örtülmüyor ama sanat yönetimi ve makyaj konusundaki mükemmele yakın işler sayesinde durum kotarılabiliyor.
Hemen beri yanında ise görsel anlamda tam bir bilindik ortam yaratılmış. Klostrofobik olsun denilerek güneşi saklayan ve bizi ağlayan gökyüzüne mahkûm eden film aslında doğru tercihi yaparken, bunu çeşitlendiremediği ve cinayetlerdeki atmosferlerde çok yakın bir tadın ötesine geçemediği için ortaya Uğur Yücel’in yönettiği bir türk-işi Se7en (Yedi) çıkmış. Bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğuna dair tam net bir duyumsama yaşayamıyorum açıkçası. Ne de olsa oradaki ortamın en benzer şekliyle yaratılmış olması bile filmin işleyişine önemli ölçüde yarar sağlıyor ve daha önemlisi genel mânâda sırıtmıyor. Bu yüzden bunu görmezden gelmek mümkün ama aklımızın bir köşesinde yer alması zaruri. Bizi bu ortamdan mümkün mertebe kurtaran etmenin müzikler ve dış sesler (bazı noktalarda rahatsız etse bile) olduğunu da eklemek gerekiyor.
Değinemediğim bir eksik nokta kaldı. Etnik olarak ülkemiz oldukça çeşitli ama gelin görün ki filmlerde belli kalıptaki vatandaş tiplemeleri dışına çıkılamıyor. Antepli komiser tiplemeleri niyeyse bana baygınlık geçirtiyor. Bu bakımdan Abbas başkomiser başlangıçta enteresan bir profil çizerken, Uğur Yücel’in garip bir tonda seslendirme yapması ve hatta arada yapmaması neticesinde o karakter de güme gidiyor. Sesine hakim olabilme noktasında Kenan İmirzalıoğlu’nu bir kez daha takdir ettim. Film ara verdiğinde acaba bu adama fazla yükleniyor ve yeteneğinin kısıtlı olduğunu düşünürken hata mı ediyorum diye hayıflanmaktan geri durmadım. Yine de görüşüm hâlâ ortalama bir oyuncu olduğu yönünde.
Saraydan kız, önümüzden ziyafet kaçırmaca:
Karma türü ve sonuna kadar çarpık işleyen dişlileriyle amerikan/türk kırması ilerleyen filmi her şeye rağmen kabullenmeye hazırdım aslında. Vurucu ve/veya zeki bir sonla tam bir “doyumsama” yaşamam işten bile değildi. Lakin bu ortaya çıkmıyor, tam tersine türün takipçileri tarafından filmin orta kısımlarında tahmin edilebilen bir sona doğru adım adım ilerliyor… Makûs talihin bacağını kıramayanlar arasına adını yazdırmış oluyor. Bunun sonucu olarak masada envai çeşit yemek varken, seyirci olarak doymadan güzel bir müzik eşliğinde alelacele masayı terk etmek zorunda kalıyoruz. Neyse ki hâlâ sinemalarda “frigo” satılıyor da ağzımızı tatlandıracak bir şeyi filmin sonunda bile olsa yiyebiliyoruz (hayır müessesenin ikramı değil, pamuk eller cebe).
Aslında özel ilgimden ötürü söyleyebileceğim daha çok fazla söz var ama bunun yerine burada son birkaç cümle ile noktayı koymak daha iyi olacak gibi. Gerilim, polisiye ve seri cinayet konusuna ilgi duyanlara filmi görmelerini tavsiye ederim. Lakin türe ilgi duymuyor, üstelik kan ve vahşetten rahatsız oluyorsanız bu filmin size göre olmadığını söylemem lazım.
Ufak bir not: Ejder Kapanı ülkemizde sanırım 12 ve 15A (nasıl oluyor bu iki sınıflandırma birden anlayamadım) olarak gösterime girmiş. Benim tavsiyem 15 yaşından küçüklerin bu filme gitmemeleridir.
 

Aşk-ı Memnu'nun Bihter'i Çok Zorlu Bir Sınav Verecek.
Hüseyin Keske tarih 02.07.2010, 07:49 (UTC)
 Beren Saat, Kanal D'de geçen hafta 79. bölümüyle final yapan Aşk-ı Memnu dizisinde hem şöhretini katladı hem de Oyunculuğunda ciddi bir sıçrama yaptı.

Saat'in böyle iddialı bir işten sonra nasıl bir projede yer alacağı ve nasıl bir performans sergileyeceği herkesin merak konusu.

Saat, yeni sezonda Fatmagül'ün Suçu Ne? isimli dizide rol alacak.

Dizi yine Ay Yapım imzası taşıyor ve iddialı bir yapım olacağı şimdiden belli.

Fatmagül'ü en son beyazperde de Hülya Avşar canlandırmıştı.

Bihter rolü süresince sürekli ilk Bihter Müjde Ar ile karşılaştırılan Beren Saat'in şimdide Hülya Avşar ile karşılaştırılması muhtemel.

Bakalım ünlü Oyuncu bu zor görevin üstesinden de gelebilecek mi?
 

AY YAPIM YİNE ZİRVEDE
Hüseyin Keske tarih 12.06.2010, 16:15 (UTC)
 Forbes’un bu yıl üçüncüsünü yayınladığı ‘En Çok Kazanan Dizi Yapımcıları’ listesinde, ilk iki yıl zirvede yer alan Kerem Çatay, birinciliği yine kimseye kaptırmadı. ‘Yaprak Dökümü’ ve ‘Aşk-ı Memnu’ gibi dizileri elinde bulunduran Çatay, bu sezon ‘Ezel’ ve ‘Samanyolu’nu da portföyüne katınca, geçen yılki 33.8 milyon TL’lik cirosunu yüzde 101 artırarak 68 milyon TL’ye çıkardı. Bu başarınını tek sahibi elbette Kerem Çatay değil. TRT’de yıllarca yöneticilik yapan, İnterStar ve Kanal 6’nın kurucuları arasında yer alan ve son olarak ATV’de genel müdürlük yapan babası Ekrem Çatay’ın bu başarıdaki payı çok.
Listenin ikinci sırasında ‘Kavak Yelleri’, ‘Melekler Korusun’ ve ‘Es-Es’ dizileriyle 34.1 milyon TL ciro yaratan TİMS Productions’ın 35 yaşındaki sahibi Timur Savcı var.
ATV yılın en hareketli kanalı oldu. En büyük rakibi Kanal D’nin dizilerdeki hegemonyasını kırmak için sezon içinde 19 dizi yayınladı. Ancak bunlardan yalnızca on tanesi haziran ayını görebildi. En büyük bombasıysa Show TV’nin Star’a kaptırdığı ‘Kurtlar Vadisi Pusu’ yerine Ay Yapım’a hazırlattığı ‘Ezel’i transfer etmek oldu. ‘Aşk ve Ceza’, ‘Canım Ailem’, ‘Kapalıçarşı’ gibi önemli yapımlara ev sahipliği yapan ATV, en çok ciro yapan 25 dizinin dokuzunu yayınladı.
Kanal D, ATV’nin atağına rağmen ağırlığını korudu. ‘Yaprak Dökümü’ ve ‘Aşk-ı Memnu’ uyarlamalarına, Gold Film imzalı ‘Hanımın Çiftliğini’ de ekledi. Sezonun en iyi çıkış yapan dizisi ‘Hanımın Çiftliği’, 14 milyon TL’lik başarısıyla kanalına da yapımcısına da çok para kazandırdı. Yaz dizisi olarak başlayan ‘Geniş Aile’de kanalın elini bir hayli güçlendirdi.
Gelecek sezon neler olacak?
Kanal D ‘Yaprak Dökümü’nden bu sezon da vazgeçemedi ve dizi 2011 Ocak ayına kadar uzatıldı. ‘Aşk-ı Memnu’yu kaybeden kanala yeni dizi Ay Yapım’dan geliyor. Perşembe akşamları Beren Saat’i görmeye alışık olan izleyiciyi ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ bekliyor.
Faruk Turgut ATV’ye iddialı bir dizi yapma hazırlığında. Bergüzar Korel ve Bülent İnal’ın başrollerini paylaştığı dizinin İsmi ‘İffet’.
Hayal kırıklıkları
Bu sezon en büyük hayal kırıklığı yaşayan kanal Show TV oldu. ‘Ezel’i ATV’ye kaptırdı. ATV’den transfer ttiği ‘Es-Es’, büyük umutlarla başlayan ‘Kahramanlar’ ve ‘Gönül Ferman Dinlemiyor’ ilgi görmedi. Ancak ‘Türk Malı’ sürpriz yaparak neredeyse pazartesileri ‘Ezel’e rakip oldu. Kanalın sezon sonunu gören tek dizisi Timur Savcı’nın yapımcılığını üstlendiği ‘Melekler Korusun’ oldu.
Asis Yapım’ın sahibi Tomris Giritlioğlu sezonun en şanssız yapımcısıydı. ‘Bu Kalp Seni Unutur mu?’, ‘Kasaba’ ve ‘Kül ve Ateş’ de yayından kalktı. Giritlioğlu’nu güldüren tek yapımsa ‘Gönülçelen’ oldu.
 

Kıvanç Tatlıtuğ Hakkında Konuşmam!
Hüseyin Keske tarih 12.06.2010, 16:11 (UTC)
 

İKİ YIL BOYUNCA LOS ANGELES'TA KALAN VE KENDİ TABİRİYLE 'YENİLENEN' Meltem Cumbul, HAYATININ KENDİNİ ARAMAKLA GEÇECEĞİNİ SÖYLÜYOR.
Yaşadığı değişimi Hello! dergisine anlatan Cumbul, 'Kendini keşif uzun bir yol. O yolculuk sırasında labirentlerden korkusuzca geçerken kendinizi şaşırtan şeylerle karşılaşabiliyorsunuz. Bu süreç devam ediyor. Şimdi çok derinde bir yerdeyim. Sanırım ömrüm kendimi anlamaya çalışmakla geçecek' dedi.

O eski coşkunuz yok. Mutsuz musunuz?

- Kendini keşif uzun bir yol. O yolculuk sırasında labirentlerden korkusuzca geçerken kendinizi şaşırtan şeylerle karşılaşabiliyorsunuz. Tüm bu süreçte diğer insanları da daha iyi anlayabiliyorsunuz. Çünkü kendinizle ilgili bir bilgiyi karşınızdaki insanda bulabiliyorsunuz. Dolayısıyla sakin, dingin, gözlemleyen bir süreç... Bir iç yolculuk olduğu için dışarıdan mutsuz gibi duran ama "Mutluluk ya da mutsuzluk nasıl bir şeydir?" gibi soruları da bana sorduran bir süreç. Sadece çok enerjik ve çok kahkaha atan insanlar mı mutludur? Aslında o dönemlerde mutsuzluğumu kapamaya çalışıyordum. şimdiyse kendime, hislerim neyse o süreci yaşatma izni vermeyi öğrendim. Yani hiçbir şeyin üstünü kapamadan... Kendimi kabul etmeye çalışıyorum. Böylece insanları da daha iyi anlıyorum.

Bu süreçte nasıl bir Meltem ile yüzleştiniz?

- Bilmiyorum ki... Bu süreç devam ediyor. şimdi çok derinde bir yerdeyim. Aslında çok mutlu bir süreç yaşıyorum.

DEĞİŞİM ARAYIŞI İÇİNDEYDİM

Amerika'ya gidişinizi şu cümlelerle özetliyorsunuz: "Üstüme ölü toprağı serpilmiş gibi hissediyordum. Dışarıdan her şeyin çok parlak, en top noktada gözüktüğü dönemde ben yerin dibindeydim. Her şey sanki değerini kaybetmişti gözümde; kendim de dahil olmak üzere..." Amerika bir kaçış mıydı? Yoksa gerçekten kendinizi bulma sürecinin bir temel taşı mıydı?

- Bir değişim arayışı içindeydim. Londra'ya gitmiştim. Arkadaşım Mehmet Kurtuluş ile sevgilisi beni Amerika'ya davet etti. Kalma sebebim ise aktör koçu Eric Morris'in orada olmasıdır. Morris, bu yolculukta beni çok ilerletti. Onun oyunculuk metodunu çok benimsedim.

Neydi bu metod ki sizi alıp götürdü?

- Oyunculuk normal hayattan ayrılan bir şey değil. Oyunculuk, içgüdüsel olarak yaptığım birçok şeyi tanımlamama ve kendimi ifade etmeme yardımcı oldu. Ben metod oyuncusuyum. Morris, bir duyguya ulaşabilmek için 32 yol geliştirmiş. Ben ne kadar deşifre edilmeyi sevmesem de aktör koçları ile deşifrasyona çok uygun biriyim. Oynarken kendi yarattığım şeylerden de faydalanıyorum. Bir şeyi öğrenmeye başlarsam, bunu en ince ayrıntısına kadar öğrenmek gerektiğine inanırım. O anlamda akademik bilgiye inanıyorum. Bizim işimiz entelektüel bir iş gibi gözükse de çok insani, yani duygular ve hislerle ilgili. Dolayısıyla bana çok faydası oldu.

Bu yolculukta Meltem'le ilgili aynada neler karşınıza çıktı?

- Büyük çatışmalar! Bir yandan kendine çok güvenli bir taraf, öte yandan güvensiz bir taraf... Tabii bu oyunculuk için uygun, çünkü her türlü karaktere direkt adapte olabiliyorsunuz. Ama bunlar beni hayatta çok yoruyordu. Sadece bir tarafa ağırlık vermişim. Kendine güvensiz, utangaç, çocuk ve kırılgan tarafım çok ezilmiş. Bunları dengede tutabilmemin en büyük yardımcısı da Eric Morris'tir. Alt kişiliğini ne kadar çok ezersen, günün birinde kafana balyoz gibi iner. Ömrüm kendimi anlamaya çalışmakla geçecek...

Hedeflerinizde bir değişim oldu mu?

- Hedefim sadece ve sadece işimi iyi yapmak, mükemmeliyetçilik... Bir de oyunculara, oyuncu adaylarına birazcık yardımım dokunsa bile çok mutlu olacağım.

AŞK YAKAR İÇİN ÇOK ÇALIŞTIM

"Aşk Yakar" dizisinin senaryosunda da, casting'inde de bulundunuz...

- Canla başla çalıştığım, benim için çok kıymetli bir proje... Bunun karşılığı olur ya da olmaz. Ben sonuçlarla çok fazla ilgilenen biri değilim. Daha çok o yolculukla ilgileniyorum.

"Aşk Yakar" bir ara yayından kaldırıldı.

- Ekonomik kriz... "Aşk Yakar"ın bayağı fanatik bir kitlesi oluştu, ama yüksek reytingler alan bir dizi değil. Devam ettiğinden dolayı mutluyum. Kanalın da buna izin veriyor olması çok güzel...

Kıvanç Tatlıtuğ hakkında konuşmam

Kıvanç Tatlıtuğ...

- Bu konularda asla konuşmam. Sen de sormamış ol. Asla kendimi deşifre etmem.

Peki neden yazılıp çiziliyor?

- Röportajı bırakalım!

Siz yalnızlığı seviyor musunuz?

- Evet. Türkiye'yi daha iyi tanımak istiyorum. şanslıyım ki, Güneydoğu'da da çalıştım. Mesela Karadeniz'e gitmedim. Boş vaktimde otomobille gezmek istiyorum.

 

Uğur Yücel'e Hapis Şoku
Hüseyin Keske tarih 12.06.2010, 16:09 (UTC)
 

Borç nedeniyle daha önce rol aldığı dizinin setine haciz gelen usta oyuncu, bu kez de karşılıksız çek nedeniyle para cezasına çarptırıldı. 97 bin TL ödemezse, Yücel'e cezaevi yolu görünüyor.

Usta oyuncu Uğur Yücel'in başı dertten kurtulmuyor. Akşam gazetesinde yer alan habere göre, daha önce Tek Faktoring A.Ş.'ye olan borcu nedeniyle icralık hale gelen Yücel, bir darbe daha yedi. Ünlü oyuncunun kendilerine verdiği 97 bin TL'lik çekin karşılıksız çıktığını öne süren Tek Faktoring A.Ş. yetkilileri, mahkemeye başvurmuştu. Şişli 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Yücel, çek miktarı kadar para cezasına çarptırıldı. Oyuncu, para cezasını ödemediği takdirde hapis cezasına çarptırılacak.

BANKADA HESAP AÇAMAZ

Bu kararla hapis cezasıyla karşı karşıya kalan Yücel'e ikinci kötü haber de geldi. Verilen para cezasının taksitlendirilemeyeceğine hükmeden mahkeme, oyuncunun 1 yıl süreyle bankalarda hesap açmasına da yasak getirdi.

SETTEN İCRA MEMURUNU KOVDU: BİR DAHA GELMEYİN LAN!

Yücel'e 'Canım Ailem' dizisinin setinde iki kez haciz gelmişti. İlkinde "Bir daha buraya gelmeyin lan" diyerek icra memurlarını kovan oyuncu, ikincide sette bulunamamıştı. Bunun üzerine Tek Factoring'in avukatları "Uğur Bey'in 300 bin TL borcu var. Diziden aldığı paraya haciz koyacaktık ama olmadığını söylediler" demişti.
 

Kenan İmirzalıoğlu ile dobra dobra
Hüseyin Keske tarih 12.06.2010, 15:49 (UTC)
 

Kenan İmirzalıoğlu, `Uğur Yücel`in her iş teklifine `evet` der misiniz` sorusuna yanıt verdi: `Demem! Çünkü benim için esas olan projedir. Önce senaryoya bakar, ancak ondan sonra nihai kararımı veririm...`

Kenan İmirzalıoğlu, `Uğur Yücel`in her iş teklifine `evet` der misiniz` sorusuna yanıt verdi: `Demem! Çünkü benim için esas olan projedir. Önce senaryoya bakar, ancak ondan sonra nihai kararımı veririm...`

Uğur abi; özel bir beyin

Kenan İmirzalıoğlu, `Alacakaranlık` ve `Yazı Tura` projelerinden sonra `Ejder Kapanı` filminde de rol aldığı Uğur Yücel`le ilgili konuştu! Ünlü oyuncu, `Türkiye`nin özel beyinlerinden biri` dediği Yücel`le ilişkisini şu sözlerle tarif etti: `Alacakaranlık`ta usta-çıraktık. Şimdi en fazla kalfası olmuşumdur. Her şeyden önce kafasının parlaklığı değerli benim için. Hikayeleriyle oyuncuları zenginleştiriyor, geliştiriyor...`

MAGAZİN TURU İÇİN TIKLAYINIZ

KADINLARIN EN ÇOK DEĞER VERDİKLERİ...

ÜNLÜLERİN EN BÜYÜK PİŞMANLIKLARI

SON 10 YILIN GÜZELLİK İKONLARI

HANGİ ÜNLÜ KİMİ ŞÖHRET YAPTI

İşi bilmeyen bir stardım

İlk ortak projeleri olan `Alacakaranlık` dizisiyle ilgili bir de itirafta bulanan İmirzalıoğlu, `Projeye başlarken `Sen starsın, ismin ikinci sıraya yazılmaz` diyenlere şunu söyledim: Starım ama işi bilmiyorum.` Ünlü oyuncu `Uğur Yücel`in her iş teklifine evet der misiniz?` sorusunu ise şaşırtıcı bir yanıt verdi: `Demem. Benim için esas olan projedir, önce senaryoya bakar, nihai kararımı ondan sonra veririm.`

Uğur Abi Türkiye`deki özel beyinlerden biri

22 Ocak`ta vizyona girecek `Ejder Kapanı` filminde bıçkın polis `Akrep Cello` rolündeki Kenan İmirzalıoğlu, birlikte oynadığı, filmin yönetmenliğini de üstlenen Uğur Yücel`in her iş teklifine `evet` demeyeceğini söyledi.

Daha önce `Alacakaranlık` dizisi ve `Yazı- Tura` filminde Uğur Yücel`le birlikte çalışan İmirzalıoğlu, `Benim için esas olan projedir, senaryoya bakmak lazım` diye konuştu. Ünlü oyuncu şunları söyledi:

Starsın, ikinci sıra olmaz

* Uğur Yücel`le `Alacakaranlık`ta usta-çıraktık. Şimdi de en fazla kalfa olmuşuzdur. Her şeyden önce, onun kafasının parlaklığı çok önemli benim için, Türkiye`deki özel beyinlerden biri bence.

* `Yazı Tura`da da bunu gösterdi, senaryoya bakış açısı, hikayesinin içinde aradığı gerçeklik çok önemli bir sinema oyuncusu için. Hep bu dünyaları kurmaya çalışıyor; tipler değil, gerçek insanlar çıkartmaya çalışıyor hikayelerinden. Bu da bir oyuncuyu zenginleştiren, geliştiren bir durum. Ben zaten bu niyetle `Alacakaranlık`a başlamıştım.

* O dönemler bana, `Sen starsın, ismin ikinci sıraya yazılmaz` falan diyorlardı fakat kendime şunu söyledim: Ben starım ama ben bu işi bilmiyorum, bu işi öğrenmem lazım, esas olan bu. Çünkü daha ilk projeyle, tepeden inme projeyle fenomen oluyorsunuz!
 

<-Geri

 1 

Devam->

Bugün 2 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol